İnsandan Melekler
İNSANDAN MELEKLER
O benim göz bebeğimdi. Benim kolum kanadım, canım annemdi.Güneş nasıl sönerse aniden, ışık sönüp nasıl kalınıyorsa karanlıkta, kıpır kıpır şenken, karamsarlığa düçar olursa, kasvete kesilirse insan, bende o gittiğinde omuzları çökük ,yapayalnız kalakaldım.Yalnız kaldım ayazlarda, yıldızsız gecelerde. Karanlık okyanuslarda küreksiz, yanlız başıma bir kayıkta kaldım sanki , çaresiz…Annem, kalbimin ECE’si gittiğinde ,yüreğim ağladı, ağladı odaların köşelerinde. Ellerimde yegane hatırası bir resmi ,gider bulurdum o eski çeyiz sandığında. Onun xaftonlarının altından çıkarır, bakar bakar, kimse olmadığına emin olduktan sonra, öper öper ağlardım. Panik içinde geri saklardım, o kahve rengi eski çeyiz sandığında.Her onu düşündüğümde, her ona ihtiyacım olduğunda bunu hep yapar, onu görmüş gibi olur, hasret giderir, onunla fısıldaşır, konuşurdum. Onunla geçen on bir yılım film şeridi gibi geçerdi gözlerimin önünde.Dört kızdan sonraki ilk prensiydim.Beni el üstünde tutar, beni kimse üzmesin diye titiz davranırdı.Mahalle çocukları bana el kaldıramazdı. Bilirlerdiki hemen koşup, onu elinden tutup getireceğimi.
Mayıs ayının son günlerinde, tarlaları aşıp dağa karang için, amışko için gitmiştik. Karanlığa kalmıştık. O kadar çocuk olmasına rağmen , anneler içinde bir o çıkıp gelmişti, nerde kaldık diye.Mezarcı Hüseyin su deposunun tepesine gelince, onu sırtına almıştı yukarıya doğru. Bacaklarından rahatsızdı.MOLA KELO’ya doğru, KUŞÇA dağlarına doğru durup bakmışlardı.Yolumu gözliyerek ağlamıştı. Sonunda Osmoni Haco’nun Chevrolet marka pikabı gelmiş, doluşmuştuk kasasınada, eve öyle gelmiştik.Elimdeki amışko dolu naylon poşeti sofra bezine döküp sevinmiş beni öpüp koklamıştı. Onun yüksek tansiyonu vardı ve kalbinden rahatsızdı.Kaç defa dükkanda duran babamızı çağırdığımızı hatırlıyorum, bu hastalığı yüzünden.
Her nereye gitse beni beraberinde götürürdü.Öyle alışmıştım , adeta bağımlıydım ona.Ona sevgim sonsuzken,onun varlığı benim yaşama sevincimken, apansız onu kaybettim. Adeta havada düşen bir tüy gibi savrulmuştum. Sıhhıyeci kör İsmail, onu Ankaraya, Hacettepe hastanesine havale etmişti.Köyün tek dolmuşu, Osi Çavuş’un dolmuşuyle yola çıkmıştık. Tabi ben gene yanındaydım. Bu son yolculuk olduğunu bilemezdim tabi…Belki o biliyordu…. Bana hep bakıyor, göz göze geldiğimizde,” Az kurbon!” derdi. Bilemedim bu onun bana vedasıymış.Bilseydim sarılır sarılır, koklayıp öperdim.Kaç gün hastanede kalacağı belli olmadığı için, beni aynı gün yollamışlardı.Bana anahtarlarını teslim etmişti..
–Söyle Esmaya , Haleye anahtarları bellerine assınlar, kapıları kilitlesinler! diye, ablalarıma söylemem için , beni sıkıca tenbihlemişti.Yanında anne annem Onke Adul vardı.Son kez bakıştık. Bana ” az kurbon” derken dudakları titriyordu. Bilemedim, bilemedim, son kez sarılırdım bilseydim… Onunla göz göze gelmiş, içime bir ürperti düşmüştü.Onun güzel gözlerinde hüzün sezmiştim.
Yolda Osi Çavuş bana moral vermek için, arabaları bir bir solluyordu.Beni güldürmeye çalışıyordu. İçimdeki anne acısı buna mani oluyordu.Yanlız kalacağımı sezinlemiştim sanki.Onu bekledim ,biraz umutla , biraz acıyla.Duvar dibinde yağmur sularıyla küçük bir göle dönüşen suda, tahta parçaları atıp yarıştırıyorduk arkadaşlarla. Birden mavi dolmuşun yolda geçtiğini farkettim.Soluğu evde almıştım.Onu, kolları arasında komşuların içeriye taşıdıklarını gördüm.İki katlı evimizin alt katındaki odaya ,yatağa koydular. Yaşıyordu, ama kendinde değidi.Umudum vardı, açacaktı gözlerini, sarılacaktık… Ablalarım yanı başında pamukla su sıkıyorlardı kuruyan dudaklarına.Kapı kenarında bakıyor, kalkmasını, gözlerini açmasını çok beklemiştim… Sabaha doğru bir ağlamayla gözlerimi açmıştım.Ağlamış ,ağlamış ,sesim kısılmıştı. Evin etrafında ,yalnızlığıma, kolsuz kanatsız kalışıma ağlıyordum.İçimden bir ses” O gelecek!” diyordu.” Seni bırakmaz, bir ay sonra geri gelecek!” diye sürekli bir ses içimden söyler, bir umut verirdi adeta.Belkide Rabbim bu umudu kalbime veriyor, teskin ediyordu beni. Ama o gelmedi….Yıllar yılı içime akıttım yaşlarımı.Küçük kardeşim bir yaşındaydı daha. Ablama ”Anne!” derdi yıllarca.Sonunda kabullendik, sabır diledik Allahtan.Ama annesizliğin acısı körelmiyor, unutulmuyor… Daha halen sesi kulağımda o tatlı ahengi;
İsma alo almalo __Dalole mıno __Atkexa kurbono! İsma alom, almalom
__Annesinin bir tanesi
__Annen sana kurban olsun!
Diyen sesi kulağımda.Çok ağladım … Halen ağlarım…Onlar Rabbimizin bize bahşettiği meleklerdir, bunu anladım.Onlar ;çocuklara kol kanat germesi için gökten indirilmiş meleklerdir.Rabbimden ,en kalbi duygularımla dilerimki, çocuklar annesiz kalmasınlar. Rabbim onları birbirlerine bağışlasın.Biliyorum ,onların gitmesi çocuklar için kıyamet gibidir. Rabbim onların yüzünde gülümseme, yüreklerinde neşe eksik etmesin.Benim gibi annesiz kalanlarında yüreklerine sabır salsın, dayanma gücü versin. İnşaallah mekanlarını cennet eylesin. Biliyorum , içime hep doğar, onlar illaki bizden haberdardır. İyi günlerimizde bizimle sevinirler, hüzünlü günlerimizde bizimle beraber üzülürler. Çünkü onlar bizsiz bir yere gitmezler. Onlar biz olmadan yapamazlar. Onlar biz olmadan cennete bile girmezler… Biliyorum yürekleri hep bizim için çarpar ,çünkü onlar İNSANDAN MELEKLERDİR…….
BIRONGO.
26-03-2022